ANADOLU TURNESİ ( 6 )
Güney'de, bir otelin barında çalıyoruz.
Solistimiz (sonradan isim yaptı. adını vermek istemiyorum) çıtı pıtı bir kız ama bir o
Ayrıca; sesi var ama, kullanmayı bilmeyince bir acaip çıkıyor.
Güzel kızımız, beste yapmış.
Önce, dinledik. Fena mı ? Fenanın ultrası.
Nazi Almanya'sının askeri marşları gibi.
Orkestra düzenlemesini yaptık. Dedik ki; "Kalbi kırılmasın, çalalım"
Çaldık. Hatta; defalarca, günlerce çaldık.
Her çalışımızda birileri sahneye gelip; "Yahu, bırakın bunu da şu şarkıyı çalın..." diyor.
Kızcağız bozgun. Kızcağız mahcup.
Günler sonra bir "kalın ağabey" mahiyetiyle birlikte çıkıp geldi.
Bırakın şehri, bölgede hatırı sayılır mafya babalarından biriymiş.
(Garibim, zamansız öldü. Bu günlerde yaşasaydı, rahatlıkla bakan olurdu )
Önce, solistin başından aşağı iki kova karanfil döktürdü. "Kalın adam" ya, kendi dökmüyor,
Sonra, balyalar dolusu parayı sahneye serdirdi.
Ama, her hareketin sonrasında bir şarkı ismi söylüyor.
Bizim kız inatla "Abi, benim şarkı, benim şarkı..." diye tutturuyor.
"Bak. dedik. Bu adamın istediği parçayı biliyor musun ?"
"Olmaz. Önce benim şarkı..."
Az sonra, kalın ağabey'in mahiyetinden biri kalktı, sahneye geldi, direkt bana...
"Bak. ... şarkısını çalın, yoksa..."
"Duydun mu kızım ? Durum, vahim"
... şarkısına başladık. Çıtı pıtı kızımız, bir felaket.
Az önce yanımıza gelip bizi tehdit eden kalın ağabeyin az incesi ağabey tekrar gelip;
"Beyler, sizden özür dilerim. Ne isterseniz fazlasıyla vereceğim ama Allah aşkına bir daha söylemeyin bu şarkıyı...."
2 yıl geçti geçmedi, ünlendi.
Yorumlar -
Yorum Yaz