Bu yazıyı yazarken ‘ çok çok çokkkk ... dikkatli olmaya ‘ çabalıyorum. Hem bugünkü mahkemeden çıkan ‘ ceza ertelemesi ‘ kararı, hem de Ankara Kalesi’nde restoran çalıştıran kardeşimin ekmek teknesine el konması, benim elimi - kolumu bağladı. Ne çare ki içimdeki “ adalet özlemi “ tüm olasılıkları - bir süre için - gözardı etmeme yol açıyor.
Biliyorsunuz, hava alanları, köprüler, otoyollar, rezidanslar ... yapılacak diye “ kentsel dönüşüm maskesi altında “ birçok yerde insanların evleri, başlarına yıkılmış, aileler, sokakta bırakılmıştı.
İstanbul’un tarihi - turistik mekanları, kentsel dönüşüme feda edilmişti.
Santral inşaatları, binlerce yıllık tarihimizin sular altında kalmasına yol açmıştı.
Şimdi ...
... Başkent Ankara’nın göbeğinde - sözde - kamulaştırma adı altında milletin tapulu malı ( duyumlarımıza göre ) TÜRGEV vakfına devrediliyor.
Yine duyumlarımıza göre sadece Ankara Kalesi’ndeki mekanlar değil, Ulucanlar, Dışkapı, Ulus, Anafartalar ... gibi semtler de sırada.
Ne yapılmak isteniyor ?

Elbette, sadece varsayım bizimki.
Tarihi yapılar korunacak mı ? Sanmam.
Satılabilir.
Oteller, siteler, pahalı - gösterişli alışveriş merkezleri ... yapılabilir.
Yine “ duyumlarımıza göre “ daha bu günden binlerce talipli sıradaymış.
Dilerim bu duyumlarımız “ safsata olmaktan öte “ gitmez.
Çünkü, öylesi bir durumda Sn. Bülent Arınç’ın “ Ankara’yı parsel parsel sattınız “ sözlerine bir açıklama getirmesi gerekir.
Tabi, TÜRGEV vakfı sorumlularının da.
Necmettin Tanju SÜAR.
9.3.2017. Prş.