ANADOLU TURNESİ ( 2 )
İyi ki spor salonları var.
Zamanımızın ( gavurca ) concert hall, güzel Türkçemizde konser salonu denilen yerelerde
yörenin insanları, küçük bir bedel karşılığı ülkemizin o dönem popüler olan sanatçılarını izleme, kaliteli müzik dinleme imkanına
kavuşuyordu.
Gerçekten, o zamanlar müzik ( ya da sanatın hemen her dalı ) müthiş kaliteliydi.
Sanatçılar da öyle.
Bizler, sahnede çalarken önce kendimiz eğlenirdik.
Sevgili Engin Düzyol ( bass gitar ) ile birbirimize bakar, nerede ne yapacağımızı anlar, sanki programlanmışçasına aynı
anda yapardık.
Makine ya da flash bellek ile müzik yoktu o zamanlar. Olsa bile ( sanırım ) utanır, yapamazdık.
Ama, bazı şarkıcı arkadaşlar vardı ki, içlerinden bir zavallıyı inek utandırdı.
Trakya tarafında bir yerde, genç, tecrübesiz olduğu her halinden belli ama ille de burnu havada biri var.
Gittiğimiz her yerde 'ben Ankara radyo evi ses sanatçılarından....' diyerek kendini tanıtmayı adet edinmiş.
'Yahu. Benim annem, Ankara radyosu'na yıllarını vermiş bir sanatçı. Seni neden tanımıyor..?' diyeceğim, utandırmaktan, moralini
bozmaktan korkuyorum.
Bizim radyo evi sanatçısı arkadaşı anons ettik, her zamanki gibi yine başladı...
'Beeeeennnnn. Ankara radyo evi ses sanatçılarından...'
Tam o sırada, nasıl olup da salonun kapısından kafasını uzattığı bilinmez Sn. ineğin sesi, işi bozdu.
'Böööö...'
Dilerim bu kardeşim, radyo evi sanatçısı olmakta hayli yol katetmiştir.
Mekanın cennet olsun Emin Şenbülbül. Bu olay, burnunun dibinde olmuştu.
24.2.2023. CUMA.
Sürecek.
Aktif Ziyaretçi | 14 |
Bugün Toplam | 1088 |
Toplam Ziyaret | 1492459 |
Alış | Satış | |
---|---|---|
Dolar | 20.6488 | 20.7315 |
Euro | 22.0427 | 22.1311 |